Yuval Noah Harari’nin “HAYVANLARDAN TANRILARA SAPİENS İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi” kitabını uzun zamandır okumak istiyordum, sonunda başardım 🙂

Kitabı okumadan daha çok kesin yargı içereceğini beklerken, kitabın genelinde o da olabilir, şu da olabilir tarzı bir anlatım olması hem güzel, hem sıkıcı. Sorularımıza cevap ararken, cevapsız yeni sorular üremeye devam etmekte.
Cevabını aradığım/aradığımız evrim tamam da bilinç nasıl oluştu sorusuna burada da bir cevap yok.
Dili sade, anlatımı akıcı, birkaç oturuşta okuyup bitirebileceğiniz ve okunması gereken bir kitap.

Girişteki farklı insan türleri ile ilgili bilgileri not etmek istedim:

Homo (insan) cinsinin sapiens (zeki) türüyüz.
Avrupa ve Batı Asya’da yaşayanlar: Homo neandertalensis
Doğu Asya’da yaşayanlar: Homo erectus
Endonezya’nın Java adasında yaşayanlar: Homo soloensis
Endonezya’nın Flores adasında yaşayan cüce tür: Homo floresiensis
Sibirya’daki Denisova mağarasında bulunan bir parmak kemiğine dayanan tür: Homo denisova
Rudolf Gölü İnsanı: Homo rudolfensis
Çalışkan insan:Homo ergaster

Okurken yaptığım alıntılar:

“Hoşgörü Sapiens’in baskın özelliklerinden biri değildir. Modern zamanlarda bile ten rengindeki, lehçe veya dindeki bir farklılık bir grup Sapiens’in bir başka grubu yok etmeye çalışmasına sebep olabiliyor.”
“Bir maymunu, ölümden sonra gideceği maymun cennetindeki sınırsız muzla kandırarak elindeki muzu vermeye asla ikna edemezsiniz.”
“Evrende hiçbir tanrı, millet, para, insan hakkı, yasa ve adalet insanların ortak hayal gücü dışında var olmaz.”
“Etkili hikayeler anlatmak kolay değildir; zorluk hikayeyi anlatmakta değil, herkesin hikayeye inanmasını sağlamaktadır.”
“Bir tarafta nehirlerin, aslanların ve ağaçların nesnel gerçekliği; öte yanda tanrıların, milletlerin ve şirketlerin hayali gerçekliği. Zaman geçtikçe hayali gerçeklik daha da güçlendi; öyle ki bugün nehirlerin, aslanların ve ağaçların yaşamı hayali varlıklar olan tanrılar, milletler ve şirketlerin insafına kalmış durumdadır.”
“Mitler uygun koşullarda hızlı bir şekilde değişebilir. 1789’da Fransız nüfusu, neredeyse bir gecede kralların tanrısal gücü mitine inanmayı bırakıp halkın egemenliği mitine inanmaya başladı.”
“Yüzeysel bilgi ve tahminlerle belli bir grubu şeytanlaştırmanın veya idealize etmenin tehlikelerine karşı dikkatli olmalıyız.”
“Atalarımızın doğayla uyum içinde yaşadığını iddia eden doğaseverlere inanmayın. Sanayi Devrimi’nden çok önce, Homo sapiens en çok bitki ve hayvan çeşidini ortadan kaldıran tür olma rekorunu elinde tutuyordu. Biyoloji tarihindeki en ölümcül tür olmak gibi şaibeli bir özelliğimiz var.”
“Tarih çok az insanın “yaptığı”, geri kalanların da tarla sürdüğü veya su kovalan taşıdığı bir şeydir.”
“Belirli bir düzene nesnel bir doğru olduğu için değil, buna inanmak etkili bir işbirliği yapmamızı ve daha iyi bir toplum kurmamızı sağlayacağı için inanıyoruz. Hayali düzenler kötü niyetli komplolar veya amaçsız seraplar değildir, aksine çok sayıda insanın etkin işbirliği yapabilmesinin tek yoludur.”
Voltaire Tann hakkında, “Tanrı yoktur ama bunu sakın hizmetkarıma söylemeyin, yoksa geceleyin beni öldürür,” demiştir.
“Hayali bir düzen her zaman çökme ihtimaliyle karşı karşıyadır, çünkü varlığı mitlere bağlıdır ve mitler insanlar onlara inanmayı bıraktığı anda çökerler. Hayali bir düzeni korumak, sürekli ve büyük bir çaba gerekir. Bu çabaların bazıları şiddet ve zorlama biçimindedir. Ordular, polis kuvvetleri, mahkemeler ve hapishaneler kesintisiz olarak insanların hayali düzene uygun olarak davranmasını sağlamak için çalışırlar.”
“Eski Mısır’ın seçkinleri gibi çoğu kültürdeki çoğu insan da hayatlanm piramitler yapmaya adar. Sadece bu piramitlerin adı, biçimi ve büyüklüğü kültürden kültüre değişir. Kimi kültürlerde, şehir dışında yüzme havuzlu ve yemyeşil çimleri olan bir çiftlik eviyken, kimisinde harika manzaralı pırıl pırıl bir çatı katı olabilir. Çok az insan bu piramitleri istememize sebep olan mitleri sorgular.”
“Mevcut bir hayali düzeni değiştirmek için alternatif bir hayali düzene inanmamız gerekir.”
“Tarihte adı yazılmış ilk insanın peygamber, şair veya büyük bir komutan değil de bir muhasebeci olması çok anlamlıdır.”
“Yazının insanlık tarihine en önemli katkısı şudur: yavaş yavaş insanların düşünme ve dünyaya bakış biçimlerini değiştirmiştir. Özgür düşünce ve bütüncül bakış, yerini bürokrasiye ve sınıflandırmaya bırakmıştır.”
“Para parayı, fakirlik de fakirliği çeker. Eğitim daha fazla eğitimi, cehalet daha fazla cehaleti doğurur. Bir dönem tarihin kurbanı olanların, tekrar kurban olması yüksek ihtimaldir. Aynı şekilde, tarihin zamanında ayrıcalık tanıdığı kesimlerin tekrar ayrıcalıklı olma ihtimali yüksektir.”
“Biyoloji izin verir, kültür engeller,”
“Toplumsal cinsiyet, bazılarının sadece bronz madalya için mücadele edebileceği bir yarıştı.”
“Tutarlılık, durgun zihinlerin oyun alanıdır.”
“Uyumsuzluklar bizi araştırmaya, eleştirmeye ve yeniden değerlendirmeye mecbur eder.”
“İnsanların kurduğu tüm hayali düzenler, insanlığın önemli bir kısmını dışarıda bırakmaya eğilimliydi.”
“Öngörülebilir bir devrim asla patlak vermez.”
“Bilimin kendisi bile araştırmaları meşru kılmak ve gereken mali desteği yaratmak için dini ve ideolojik inançlara itibar etmek durumunda kalmıştır.”
“Tarih boyunca toplumlar iki tür yoksullukla baş ettiler: bazı insanların diğerlerinin sahip olduğu fırsatlardan yararlanmasını engelleyen toplumsal yoksulluk ve gıda, barınma kıtlığı sebebiyle bizzat hayatlarını riske atan biyolojik yoksulluk. Toplumsal yoksulluk belki asla ortadan kaldırılamayacak ama dünyadaki pek çok ülkede biyolojik yoksulluk artık geçmişte kalmıştır.”
“Bilim insanları paranın akışını sağlayan siyasi, ekonomik ve dini çıkarların her zaman farkında olmazlar; hatta çoğu bilim insanı aslında sadece saf bir bilimsel merak dürtüsüyle hareket eder. Araştırma hedeflerini kendilerinin belirlemesi de çok nadiren gerçekleşir.”
“Yaşamına, emperyal genişlemeye hizmetkarlık yaparak başlamamış ve keşiflerinin, koleksiyonlarının, binalarının ve ödeneklerinin büyük bölümünü subaylara, donanma kaptanlarına ve emperyal yöneticilere borçlu olmayan çok az bilim dalı vardır.”
“Egoizm altrüizmdir.”
“Sermaye, bireyleri ve onların mülkiyetini korumayı garantilemeyen diktatörlüklerden uzaklaşırken, hukukun üstünlüğünü, bireysel mülkiyeti el üstünde tutan ülkelere akıyordu.”
“Despot bir iktidar, yaygın çatışmalar ve yozlaşmış bir hukuk sistemiyle yönetilen petrol zengini bir ülke, düşük bir kredi derecelendirme notu alır, bunun sonucu olarak da, muhtemelen fakir kalmaya devam edecektir çünkü elindeki petrolden en iyi şekilde yararlanması için gerekenleri yapmasını mümkün kılacak krediyi bulamayacaktır. Doğal kaynaklardan yoksun ama barış içinde, iyi bir hukuk sistemi ve özgür bir yönetimi olan ülkeyse iyi kredi derecelendirme notu alacaktır, böylelikle de iyi bir eğitim sistemi ve gelişmiş bir uluslararası sektörü oluşturabilecek krediyi kolayca bulabilecektir.”
“Apartmandaki komşularıyla kapıcıya ne kadar ödemeleri gerektiği konusunda bile anlaşamayanlar devletlere nasıl direnebilirler?”
“ Küresel mutluluğu değerlendirirken sadece üst sınıfların, AvrupalIların veya erkeklerin mutluluğunu dikkate almak yanlıştır; hatta sadece insanların mutluluğunu değerlendirmek de yanlıştır.”
“Kendisini çok seven bir eşi, yakın ilişkilere sahip bir topluluğu ve ailesi olan çulsuz bir sakat, eğer fakirliği çok şiddetli değil ve hastalığı kötüleşmiyorsa veya çok acılı değilse, yalnız ve her şeye yabancılaşmış bir milyarderden çok daha mutlu olabilir.”
“ Anlamlı bir hayat, zorluklar içinde geçse de son derece tatmin edici olabilir, buna karşılık anlamsız bir hayat da ne kadar konforlu olursa olsun korkunç olabilir. ”
“Kişisel hikayelerimiz, etrafımızdakilerin hikayeleriyle uyumlu olduğu sürece hayatın anlamlı olduğunu ileri sürebilir ve bu bilinçle mutlu olabiliriz. Bu aslında oldukça üzücü bir sonuç; mutluluk gerçekten kendi kendini kandırmaya mı bağlıdır?”
“İyi olduğunu düşündüğüm şey iyi, kötü olduğunu düşündüğüm şey kötüdür.” (Jean-Jacques Rousseau)
369

Yeni Sorular?

-Nasıl iki ayak üzerine doğrulduk?
-Diğer insan türleri var mıydı? Var ise kim yok etti? Yok ise biz tek türlü bir hayvan mıyız?
-Dil becerimiz nasıl gelişti?
-Koca olmak kadının cinselliği üzerinde tamamen kontrol sahibi olmak anlamına gelir mi?
-Evrimin amacı yok mudur?
-Erkek üstün mü? Üstünse neden üstün? Eşit ise niye tarihsel süreçte ataerkillik hep baskın? Kadın-Erkek eşit olabilir mi? Kadın gelecekte daha üstün olabilir mi?
-Hayatın bir anlamı ve amacı yok mu? Kendi verdiğimiz anlam ve amaç haricinde dinsel veya yaratılışsal bir ödev veya görev asla mümkün değil midir?
-Bilincin oluşmasını sağlayan biyolojik değişim ortaya çıktığı anda evrim teorisi daha da güçlenecektir. Bilinç nasıl oluştu? Maymundan veya benzer bir canlıdan evrilmiş olabiliriz, peki ya bilinç nasıl oluştu?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir