“Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler” kitabına başlarken “ne ola ki bu kimsenin bilemeyeceği şeyler” dedim.
Kendi kendime…
Son zamanlarda Twitter üzerinden de takip ettiğin Sinan Canan tarafından yazılmış bu kitabı okumak istiyordum. Aslında sadece bu kitabı değil Sinan Canan’ın tüm kitaplarını.
“Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler” ile başladım.
Boyutu, baskısı, dizgisi, tasarımı, yırtmalı ayracı, ve en önemlisi de içeriğiyle okunması gereken bir kitap.
Hele ki bilim, beyin, özgür düşünce, eleştirel yaklaşım konularında kafa yoruyorsanız.

Kitaptan neler öğrendim? Kitaptan bana ne kaldı? Hayatımda neleri değiştirmeye karar verdim?

-Daha düzgün Türkçe kullanımı için biraz daha çabalamaya karar verdim.
-İmla ve noktalama kurallarını öğrenmem gerektiğine karar verdim.
-İnsan beyninin olgunlaşma sürecinde bazı hücrelerini kaybettiğini öğrendim. Bu bende Derin Öğrenme (Deep Learning)‘nin başarısında önemli bir yeri olan Dropout algoritmasının esinlenildiği yer olabilir hissi uyandırdı.
-Anlamını bilmediğim kelimeleri kullanmamaya gayret etmeye karar verdim.
-Her konuda fikir beyan etmemin gerekli olmadığını daha iyi anladım.
-Fuzzy logic’in bulanık mantık yerine saçaklı mantık olarak çevrilebileceğini öğrendim.
-Bireyin bilinçlenmesinin toplumun bilinçlenmesine katkı sunacağını öğrendim.
-Beynin işleyişi ile ilgili anlayabileceğim seviyede bilgiler bulunması hoşuma gitti.
-Doktor, tıp doktoru ve hekim arasındaki farkları öğrendim.
-Tokalaşmanın, hatta sarılarak selamlaşmanın insanı neden mutlu ettiğinin bilimsel izahını öğrendim.
-Beyin içinde ağrı algılayıcı olmadığını, bu yüzden kafa derisi ve kemikleri uyuşturulmuş insan ile sohbet ederek beyin ameliyatı yapılabileceğini öğrendim.
-Bilimsel gerçeklerle izah edilemeyecek şeyler olduğunu. Bunlara inanmak veya inanmamak arasında yapacağımız seçimde bilimsel/mantıki/akli delil aramamamız gerektiği…
-Etkileşimde bulunabileceğimiz kişi sayısının Dunbar’ın sayısı ile sınırlı olduğunu öğrendim.
-Tüketmenin değil tasarruf etmenin bizi daha insan yapacağını öğrendim.
-Özgürlüğün seçim yapabilmek olduğunu bir kez daha öğrendim. (Zaten biliyordum ama önemine binaen bir daha öğrendim.)
-Aklın, zihnin, beynin, gözün, hislerin ne kadar kısıtlı ve yanılabilir olduğunu öğrendim. Bu kısıtlı aygıtlarla İslami konularda yorum yaparken daha dikkatli olmam gerektiğini anladım.
-Farklılığın ne kadar güzel bir şey olduğunu, benzerliğin kötülüğü, çeşitliliğin önemini kavradım. Allah’ın neden bu kadar farklı ve çeşitli insanlar yarattığı algıladım ve bu büyüklük karşısında acziyetimi bir kez daha anlayıp, bir kez daha şükrettim.
-Evrim teorisi hakkında kısmen daha önce de düşündüğüm benzer fikirlerle karşılaştım. Geniş bir açıklama yapılmış, konuya ilgili duyanlar okuyabilir.

Toparlayacak olursam:
-Eleştirel düşünüp, tartışıp, çeşitli izahları yaptıktan sonra kendisine yapılan eleştirilere/hakaretlere/tehditlere:
HAKİKAT DIŞINDA HİÇBİR ŞEYİN PEŞİNDE DEĞİLİM!
demiş.
Bende aynen katılıyorum ve böyle bir birey olmaya çabalıyorum…
Ra’d suresi, 11.ayeti yorumlayarak önce kendimizi değiştirmemiz gerektiğini belirtmiş…
“Ataları takip etme!” demiş…
“Değişmeden öğrenemez ve öğrenmeden değişemeyiz” (Bart Kosko) alıntısını yapmış…
Ek olarak;
Kaos ve fraktallar hakkında bilgiler…
Bereket’in bilimsel izahı 🙂 var dermişim…

…ve son olarak “Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler”…
Kitabın adını, en sonda anlamak, ayrı bir güzeldi. Teşekkürler.

Alın, okuyun, okutun. Ben sevdim ve çok faydalandım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir