Albert Camus’un Düşüş kitabını sosyal medyadan tanıştığım ama hala gerçekte kim olduğunu bilmediğim, bir akademisyen olduğunu düşündüğüm birinin “okuduktan sonra aynı kalamayacaksın” yorumu üzerine hemen aldım ve okudum.

Kitap baştan sona kendi kendine konuşma biçiminde ilginç bir hayat hikayesine sahip adamın hesaplaşmasını anlatıyor.

En vurucu kısımlar tabii ki yapılan iyi hareketlerin içimizdeki karşılıklarının sorgulandığı kısımlar.

Neden yardım ederiz?

Fedakarlık nedir?

Sadece yarardan vazgeçmek mi, yoksa biraz daha zarara girmek mi? Zarara girmeden yapılan fedakarlık olur mu? Fedakarlık örnekleri verebilir misiniz? Var mı çevrenizde fedakar insanlar? Ne için fedakar olmalıyız? Önce düzgün bir tanım yapalım, sonra devam edelim.

Peki dostluk nedir?
Dostu hapse düşen bir adam rahat yatağında yatmayı bırakmış, yerde yatıyormuş. Bu mu dostluk?
Bence gereksiz çünkü yaptığı hareket kendisine zarar verirken, diğerine fayda getirmiyor.

İnsanın egemen olmak ve hizmet görmekten vazgeçebileceğini düşünmüyor, Albert Camus, bu da köleliğin çeşitli formlarda hep devam edeceğinin bir göstergesi aslında.

Köle nedir?
Yanıt verme hakkı olmayan insan köledir.
Fakat yüzü asık kölelik tehlikelidir, modern toplum gülümseyen kölelik ister.
Hem hizmet edeceksin, hem de mutlu olacaksın.

Daha öncede duyduğum ve kitabın en vurucu kısmı, karşıya geçmesine yardım ettiğiniz bir köre çıkardığınız şapkanın kör tarafından görülmeyeceği belli iken topluma oynadığınız roldür. Her iyilik bir roldür.

Bahsi geçen sarsıcı kısım burası galiba.

Çünkü bu dakikadan sonra yaptığın her iyiliğin gösteriş için mi yoksa gerçekten iyilik için mi yaptığını kestirmek zor.

Karakterin ultra bencil olması güzel anlatılmış ama toplum tarafından iyi bilinen, beğeniyle karşılanan bencil.

Bir başka güzel kısım ise kuşkunun hep süreceği kısmı.

Yaşam varsa kuşku vardır.

“Alçakgönüllüğün parlamama, küçülmemin yenmeme ve erdemin ezmeme yardım ettiğini anladım.” (Albert Camus)

Özel ve genel ile ilgili de güzel bir tanım yapılmış:

Paylaşılan genel, paylaşılamayan özeldir.

Kendisine selam vereni de vermeyeni de kırbaçlatan mülk sahibi örneği unutulmasın.

“Yalnız, tanrısız ve efendisiz kimse için günlerin yükü korkunçtur.” (Albert Camus)

ve bitirirken, en önemlisi devam etmektir diyor, devam ediyoruz o zaman 🙂

Devam et…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir