27 Kasım 17:00’de başlayan Acil Servis’teki tedavi sürecimiz 28 Kasım 01:00’de ancak bitti.

Baştan belirteyim, doktora gitme konusunda biraz sıkıntılı bir tipim. Hem kendimi zor götürürüm, hem de çocuklarımı. 9 yaşındaki kızım Zeynep Şüheda bir kaç gündür az ateşli, biraz kusmalı bir hastalık geçirmekteydi fakat doktora götürmektense doğal yollardan (nane-limon-portakal-mandalina 🙂 )tedavi etmeye çalıştık. Bugün sabah biraz daha kötüleşmesiyle ve anne yüreğinin yufkalığı sonucu Beyhekim Devlet Hastanesi Bosna Hersek Semt Polikliniğindeki Çocuk bölümüne teşhis ve tedavi için gidilmiş. Verilen kan ve idrar tahlillerinin sonuçları öğleden sonra çıktığında doktor, CRP değerinin ciddi yüksekliği nedeniyle aşırı iltihaplanma olduğunu ve HCT ve HGB değerlerinin aşırı düşüklüğü nedeniyle de kansızlığı olduğunu belirterek Çocuk Cerrahi bölümüne gitmemizi tavsiye edip, bir de 1 adet 1 gramlık Novosef iğne yazarak göndermiş.

Bu noktada bu teşhis ve tedaviyi telefonda öğrendikten sonra, önce CRP, sonra HCT ve HGB, sonra da Novosef ile ilgili kısa araştırmalar yapıp, doktorun cerrahiye başvurun demesiyle kızımı Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne götürmeye karar verdim.

Çocuk Acil bölümüne daha önce de başvurduğum bu hastane gecenin bir yarısı kulak ile ilgili bir sıkıntı dolayısıyla başka bir doktora sevk edip ilgilendiği için olumlu bir izlenim bırakmıştı.

Kayıt işlemini yaptıktan sonra bir sıramatik olmadığını, halkımızın kapıda kuyruk oluşturduğunu, orada bekleyenin girdiğini öğreninceye kadar benim sıram 2 kişi tarafından kapıldı. Bu durum acilen düzeltilmesi gereken bir sorundur. Zira ben her gün Çocuk Acil’e gelmiyorum ki, işleyiş nasıl direk anlayabileyim. Halkımız zaten sıramatik olsa bile kapı açılınca hücum ediyor denilebilir ama o kadar da değil.

Uzatmayalım, mevcut tahlil sonuçlarımızı ve aldığımız iğneyi götürdük. Bu arada beni yeniden doktora gitmeye sevk eden Novosef isimli iğnenin yan etkileri (Bu nedir arkadaş ya, o kadar yan etki mi olur 🙂 Faydasından çok zararı var gibi 🙂 ) ve Çocuk Cerrahiye başvuru tavsiyesi oldu.

Saat 18:00 sularında idrar verme, röntgen çekinme, kan verme ve boğaz kültürü verme işlemlerimiz bitti. İdrar verme süreci en sıkıntılı anlardan biriydi, şükretmedik daha da sıkıntılısı geldi 🙂

Bu arada bu zorlu süreçlerde eşim, kızımla ilgileniyor. Ben gözlemcilik, çanta ve mont taşıma, istekleri yerine getirme, belli bir eşik değer üstü mantıksız bir bekleme sonrası saldırıya geçme görevlerini yapıyordum. Allah ondan razı olsun, başımızdan eksik etmesin. Amin. Bir kere daha anne olmadığıma şükrettim.

Oğlum Ramazan Fadlullah eve geleceğinden onu karşılayıp, bir şeyler atıştırdıktan sonra 19:30 gibi yeniden hastaneye ulaştık. Bu arada damar yolunu hastanede sökmediklerinden dolayı mızmızlanan kızımla hemşire olan bir komşumuzun evine gidip sökme-ikna turu da gerçekleştirdik 🙂

Biz sonucu alıp, evimize döneceğiz diye beklerken. Önce lavman, sonra yeniden röntgen, sonra serum, sonra yeniden idrar tahlili istendi. Bu arada doktor bu süreci anlatırken artık nasıl bir bakışım varsa,
-“Anlamadınız herhalde” dedi.
-“Anlamadım” dedim.
Bir daha anlattı.
Yine aynı bakış.
Sonra eşim tamam modunda odadan çıktı.
Müdahale odasına doktor gelip, oradaki hemşireye tekrar anlatırken, kendi aralarında doktor hanım anlatamadı mı diye geyik yaparlarken yok “baba anlamadı” dedi.
Güldüler geçtiler.
Ben hala anlamamıştım.
Yukarıda doğrudan lavman yazdığıma bakmayın, dışarı çıkıp direk lağman diye arattım, Google düzeltti. Okuyunca daha da bir gıcık oldum. Bu arada eşim, kızımı da alıp WC’ye girmişti bile. Ben okuyuncaya kadar onlar işi halletmişlerdi.
Ben 32 yaşındayım. İlk defa duydum. Şimdi yukarıdaki şükrü niye yaptığımı anlamışsınızdır.

Koridorda sürünürken gözlemlerim sırasında 13 yaşlarında bir erkek çocuk ile babası arasındaki lavman muhabbetine yarım kulak misafir oldum ve iyi ki o duruma düşmedim diye bir kez daha şükrettim.

Yeniden röntgen çekildi, sonra serum alındı. Sonra yeniden idrar bekleme süreci.
-Gelmedi mi kızım?
-Gelmedi.
10 saniye sonra.
-Gelmedi mi kızım?
-Gelmedi.
Böyle böyle sonunda geldi.

Peki bu sonuçlar ne zaman çıkacak?
1,5 saat sonra.
Bekliyoruz o zaman.

Her hastaneye gittiğimde -ki pek sık gitmem- mutlaka öneri ve şikayet kutusuna adımla, soyadımla, telefonumla bir şeyler yazarım. Burada da yazayım dedim. Kutu var, kağıt var, kalem yok. Ben de yok. Kimseden de istemedim.

İlk önerimi yukarıda yapmıştım, ikinci önerim hastalık süreçleriyle ilgili, tahlillerin sonuçları, çıkma saatleri, tıbbi bilgilendirmelerin yapılacağı ekranlar ve etkileşimli noktalar olabilir.

Aslında en önemlisi: bir özel hastanede görmüştüm, kapıdan girer girmez, bir görevlinin buyurun diye sizi kapıdan alıp, rehberlik etmesi ve tıkandığınız anda ona sormanız ve süreçleri gayet mutlu-mesut halletmeniz. Para var huzur var.

Yeri gelmişken doktorundan, hemşiresine, hasta bakıcısından, güvenlik görevlisine kadar tüm sağlık sektörü çalışanları; çok önemli ve kutsal bir iş yapıyorlar. Gerçekten çok zor, bu dünyada yapmak istemeyeceğim sayılı işlerden birisidir. (1-Polislik,…)

Bu arada meşrubat-bisküvi otomatını icat eden olarak tanımlayabileceğimiz Percival Everitt’e de selam olsun. Bu ne güzel bir cihazdır kardeşim 🙂

Saat 23:00’e geliyor. Heyecan dorukta.
O da ne?
Tıbbın bütün imkanlarını kızımın üstünde denemediklerini anlayan doktorlar ultrason çekelim demişler.
Çekelim.
Ultrason çekim sürecinde de uzun süre apandisit arama-tarama faaliyet yapılmış. Çocuğun karnını deşmişler.
Çıkıyor muyuz?
Yok bir serum daha.
Sonra bir serum daha 🙂
Bu sonuncusu yoktu.

Bu serum uzun sürecek, telefonun şarjı da bitti. Eve gidip ders çalışması için bıraktığımız ama ders sayfasında 4 dakikadan kısa süre durup oyuna geçen oğlumuza bakmamız gerekiyordu.
Sessizce eve girdim.
Bizim oğlan Clash Royale’de sohbette.
-“Ne yaptın” dedim?
-“Endişelendim” dedi?
-“Niye” dedim.
-“Siz öldünüz zannettim. Ben tek kaldım.” dedi.
-“İyi oğlum işte sabaha kadar oyun oynardın” dedim.
-“Acıktım” dedi.
Allah’tan acıkıyor, acıkmasa bize ihtiyacı olmayacak adamın 🙂
Gözleri doldu, duygulandı.

Hastaneye geri döndüm. Bu sefer bir kitapla birlikte. Vardım hala serum devam. Oturdum kitabımı okudum.
En sevdiğim iş, millet can çekişsin, ben kitap okuyayım.

00:40 civarı.

İşlem bitti.
Reçetenizi alın.
-Açıklama?
8 saatin ardından çifter çifter röntgenlerin tahlillerin ardından açıklama?
Açıklama yok!

Kapı önündeki kalabalığın pek hoşuna gitmese de ben görüşmek istiyorum, müsait olunca çağırın dedim.
Doktor gel dedi.
Sen kimsin?
-Hani o anlamayan demedim?

Bir de bu sıkıntı var. Hiç bir iletişim yok. Bir rakamız, bir kayıt, bir bilgi, uzun soluklu bir hemhal olmak yok. Şunu çektir, bunu çektir, onu ölçtür, bunu tarttır.

Yapacağız bir yapay zeka yazılımı, sizin gibi ruhsuz ruhsuz aynı işi o da görecek. Az kaldı 🙂

Tüm hastalara geçmiş olsun. Vesselam.

ACİL’e gittik, 8 saatte zor çıktık!” te bir düşünce

  1. Bir vatandaş diyor ki:

    Halkın moloton bir şekilde yaşadığı olayı efsane anlatmışsınız bu tarz uzun yazıları pek okumam ama sizin anlatımınız olayları adeta yaşatıyor.

Bir vatandaş için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir